Nasıl Bir Sanat Eğitimi?

Dr. Enver YOLCU  

Her ne kadar, öğretim programlarıyla içerik değişikliğine gidilmiş olsa da bugün okullarımızda uygulama ağırlıklı bir sanat eğitimi yürütülmektedir. Bu nedenle de öğrenciler, sanatın; geçirdiği süreçleri, dilini, eleştirisini yeteri kadar öğrenememektedirler. Neredeyse tek alana indirgenmiş bu tür görsel sanatlar eğitimiyle sanatsal öğrenme (bir eser ortaya koyma, eleştirme, sanatın tarihsel süreçlerini bilme, yargıda bulunabilme, görsel okur-yazarlık vb.) nitelikli bir biçimde gerçekleşemez. Oysa sanat eleştirisi, sanat tarihi, estetik ve sanatsal uygulamalar gibi sanata ilişkin alanların bir bütünlük içinde birleştirilmesi temeline dayanan Çok Alanlı/Birleştirilmiş Sanat Eğitimi Yöntemi (ÇASEY) ile öğrencilerin gözlem yapma, eleme, eleştirme, tartışma, öğrenme yoluyla sanatsal bilgi edinmeleri, sanata ilişkin sorunlar üzerinde düşünmeleri sağlanabilir. Böylece öğrenciler, sanat tarihi terimlerini ve kavramlarını öğrenmenin yanı sıra bunları üreten sanatçıları, kültürleri ve dönemleri öğrenirler. Sanatçıların yaşamlarını, tarihe ve kültüre katkılarını tanırlar, sanata katkı sağlayan ya da üslubuna etki eden sosyolojik, politik, teknolojik, kültürel vb. faktörlerin sanatsal ifadedeki rollerini anlarlar.

ÇASEY’in bir gereği olarak öğrenciler galeri, stüdyo ve müzelerdeki eserlerin yanı sıra film, slayt gösterisi, video ve televizyon gibi görsel araçlar kullanarak eski ve çağdaş sanatlarla tanışırlar. Bu tür etkinlikler öğrencilerin sadece anlama ve değerlendirmelerine yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda kendi sanat çalışmalarına olan duyarlılıklarını da geliştirir.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi ÇASEY, dört sanatsal konu alanının/disiplinin (uygulamalı çalışmalar, sanat tarihi, estetik, sanat eleştirisi) bir kapsam ve bütünlük içinde birleştirilmesi yöntemi olarak, teknolojiden ve teknolojik materyallerden yoğun biçimde yararlanmayı gerektirmektedir. Özellikle sanat tarihi ve sanat eleştirisi alanlarının her türlü etkinliğinde görsel materyallerin kullanımı olmadan gerçek bir görsel sanatlar eğitimi ve öğretiminden söz edilemez. Bir resim, bir heykel, bir seramik ya da bir mimari yapı görsel yollarla (video, film, bilgisayar, fotoğraf, tıpkıbasım vb.) öğrenciye sunulmadan, sadece sözel bir betimlemeyle nitelikli bir sanatsal öğrenme gerçekleşemez. Bu nedenle, görsel sanatlara ilişkin birçok eserin fotoğraf, tıpkıbasım, kartpostal, film, video vb. gibi görsel öğretim materyallerinin arşivinin oluşturulması son derece önemlidir.

Tüm bu eğitim materyallerinin yanı sıra, eğitim ortamının da önemi unutulmamalıdır. Her disiplin ancak kendi ortamında etkin biçimde öğretilebilir. Nasıl ki kimya, fizik, biyoloji gibi disiplinler kendilerine özgü laboratuvarlarda verilmeleri gerekiyorsa; nasıl beden eğitimi dersi için spor salonu gerekiyorsa, sanat eğitimi (görsel sanatlar/resim) dersi için de uygun araç-gereç ve materyallerle donatılmış standartlara uygun bir stüdyoya (atölyeye) ihtiyaç vardır. Bu stüdyoda, hem sanatsal uygulamalar (resim, heykel, üç boyutlu tasarımlar, özgün baskılar vb.) yapılabilmeli, hem de sanat tarihi, sanat eleştirisi ve estetik gibi alanlarda etkinlikler gerçekleştirilebilmelidir. Stüdyonun/atölyenin duvarlarına yerleştirilen panolarda çeşitli görsel sanat dallarına ait resimler, sanatsal içerikli özlü sözler dönüşümlü olarak yer almalıdır. Bu bağlamda zaman zaman ağırlıklı olarak öğrencilerin de katkılarıyla düzenlenecek bir duvar gazetesinde, yurttan ve dünyadan sanatsal olaylara, haberlere yer verilmelidir.

Diğer taraftan, bilişimin önemli araçlarından olan bilgisayar ve internet, sanat atölyelerinde yerini almalıdır. Bilgisayar ortamında sanatsal tasarımlar, projeler geliştirebilme olanaklarıyla öğrenciler karşı karşıya bırakılabilmelidir. Günlük yaşamında cebindeki telefonla ya da tablet bilgisayarla üst düzey teknolojiyi kullanan çocuklar, eğitim ortamlarında bu teknolojilerden mahrum bırakılmamalıdır. Deneyerek, yapıp-bozarak deneysel uygulamalara girişen öğrenci, yaratmanın zevkine varabilmelidir.

Diğer taraftan, günümüzde internet ortamında ulusal ve uluslararası düzeyde sayısız sanat eserleriyle ve sanat olaylarıyla karşı karşıya kalmaktayız. Bu durumdan, sanat eğitimi bağlamında yararlanmayı bir fırsat bilmeli, doğrudan ulaşma imkânı olmadığı durumlarda sanal ortamlarda da olsa müzeler ya da sanat galerileri ziyaret edilebilmelidir. Bu sayede, sanatın evrensel dilini konuşmayı öğrenecek çocuğun, ulusal kültürümüzle evrensel kültürün karşılaştırmasını yapabilmesine de fırsat verilmiş olunur.

 


(*)  Kalenin Sesi Gazetesi, 14 Şubat 2012’de yayımlanmıştır.